19 Kasım 2014 Çarşamba

Kitap Yorumu: Çilek Mevsimi || Burcu Büyükyıldız


Kitabın Adı: Çilek Mevsimi

Sayfa Sayısı: 512
Yayınevi: Müptela Yayınları
Seri Sıralaması: Aşkın Renkleri #1
Fiyatı: 23 TL
GR Puanı: 4.48/5
Puanım: 5/5

Adı gibi kokusu olsa çilek kokacak bir hikâye...

Bir bahar günü çilek kokuları içerisinde tanışan ve birbirlerinden ilk görüşte etkilenen Mira ve Yağız için aşkın büyüsüne kapılmak çok zor olmamıştı. Diğer taraftan, aralarına bir kara kedi gibi giren Yağızın tehlikelerle örülmüş geçmişi, mutluluklarının uzun sürmesine izin vermemişti. Hızlı ve tutkuyla başlayan bir aşkın özneleriyken kendilerini birdenbire hoyrat bir ayrılığın içinde bulan Yağız ve Miranın günlerine özlemin ıssızlığı sinmişti.

Günün birinde geçmişinin karmaşasını, sırlarını çözüp bir daha gitmemek üzere geri gelen Yağız, ardında bırakıp gittiği mutlu, tasasız, cıvıl cıvıl kadını aynı bulabilecek miydi? Derinden yaraladığı Miraya kendisini affettirebilecek miydi? Daha da önemlisi Yağız, Miraya yaşadıklarını unutturabilecek miydi?

"Ne olacağını bilmiyorum..." dedi onun bakışlarındaki tedirginliği yok etmek ister gibi, "Ama öğrenmek istiyorum Mira. Hayatımdaki tüm kaosa, tüm belirsizliğe rağmen bunu seninle yaşamayı istiyorum." diye fısıldadı ve ardından ekledi, "Çünkü seni incitebilme ihtimalime rağmen, seni istemekten vazgeçemiyorum."


Bir gün küçücük bir köşede gördüm Burcu Büyükyıldız ismini. Dedim ki kimmiş bu? Ne yazmış? Sonra ufacık bir mesaj attım yazara ve daha o anda sevmeye başladım. Kitap elimize gelene kadar belki her adımında arkasında olup, her adımında fikirler verdim. Her zaman ona güvendim. Sabrettik, bitiyor derken, bir gün zilin çalmasıyla ellerimdeydi Çilek Mevsimi. 

Sayfayı her çevirdiğimde o güzel çilek kokusu doldu burnuma, o çilek kokusuyla kitap beni öyle bir sardı ki birkaç oturuşta bitti gitti. 

Ufak kafesinde mutlu mesut çalışan bir kızdı Mira. Sonra Yağız geldi, dikkat çekici bir mimar. Mira'nın kahvenin yanında bir çilekli tart götürmesiyle de renklendi bütün olay. İlişkilerden kaçan Yağız, her gün kafeye bu güzel kızı görmek için geliyordu artık. Derken, aşkın büyüsüne kapılıverdiler.

Ama her şey, istenildiği gibi gitmez... Yağız'ın tehlikeli geçmişi, peşini bırakmadı. Unuttuğu, unutmak istediği kökleri onu bunu yapmaya mecbur kıldı. Evlendikten iki hafta sonra bir sabah Mira'yı bırakıp gitti. Masanın üstündeki bir not, bir yüzük ve canından bir parçayla...

Peki Yağız geri döndüğünde nelerle karşılaşacaktı? Ardında bıraktığı yaralı kadının ona olan güvenini tekrar kazanabilecek miydi? Mira'ya geçmişte yaşattığı o büyük acıyı unutturup yeniden mutlu olacaklar mıydı?

"Çilek mevsimiyle başlayan o tarifi imkansız aşkı, hazan mevsimine esir kalmıştı."

Konusu itibarıyla gerçekten dikkat çeken Çilek Mevsimi'nin içeriği de bir o kadar dikkat çekici. Hem günümüzü, hem geçmişi; hem İstanbul'da ki Mira'yı, hem de Mardin'de ki Yağız'ı birlikte anlatmayı başaran yazar, henüz ilk kitabı olmasına rağmen çok güzel bir iş çıkarmış. Kelimeleri kullanmasıyla ve betimlemeleriyle, kitapta hakim olan duyguyu bize tam olarak verebiliyor. Kimi zaman bir karaktere hakaretler yağdırırken, kimi zamansa karaktere aşık olabiliyorsunuz. 

Töreyle aşkın mükemmel bir şekilde harmanlandığı, hem mutlu hem melankonik olan bu kitaba mutlaka bir şans vermelisiniz.

"O kadar büyüktü ki içimdeki aşk, gün geçtikçe devleşti ve bana kendimi bile unutturdu. Senden başka bir şey bırakmadı ruhumda."

Çilek Mevsimi aynı zamanda "Aşkın Renkleri" serisinin ilk kitabı. İkinci kitap ise romandaki yan karakterlerden birinin - Mira'nın ababeyi Sarp - hikayesi olacak ve Aralık ayında satışa sunulması planlanıyor.  

"Seninle yaşadığım her an unutulmaz."

14 Kasım 2014 Cuma

İki Hayat Arasında - Jessica Shirvington || 16. KCBT || Alıtılar, Çekiliş

İki Hayat Arasında için yorumumu okudunuz... Sıra geldi kitaptan alıntılaı okumaya :) Ben bunları beğendim, not ettim, size yazıyorum... Umarım siz de beğenirsiniz ^.^
        Bütün hayatım boyunca bir seçenek olmamıştı. İki hayat yaşıyordum, o kadar. Hiçbir zaman biri veya öbürü olmamıştı, ikiye ayrılmıştım ve tamamen yalnızdım. Ama şimdi... şimdi bir şans vardı. Umut vardı. Normal bir var oluş ihtimali vardı.
        Ah tanrım, bu çocuktan çok fena hoşlanıyordum. Yani, temelde doktorum sayılırdı ve beni... doktor-hasta ilişkisi dışında umursadığını düşünmemi sağlayacak hiçbir şey yapmamıştı. Ama... teknik olarak doktor değildi. Ve beni gerçekten muzdarip olduğum bir rahatsızlık için tedavi ediyor da değildi.
        Nefes alabilmek istiyorum. Beni önemseyen insanlarla olduğumu bilmek istiyorum -benliğimin tamamını önemseyen insanlarla. Ve onları önemsemek konusunda özgür olmak istiyorum. Onlara hakkımda her şeyi söyleyebilmek, sürekli yalan söyleyip numara yapmak istemiyorum. Bir gün yanlışlıkla uyarsam aynı yerde uyanacağımı bilmek istiyorum. Her günü bir kere, elimden geldiğince en iyi şekilde yaşamak istiyorum.
        "Birinin seni tanımasını istediğini söyledin. Belki de ben de sadece birinin beni tanımasını istiyorumdur. Bu dünyada sen olmazsan paylaştığımız her anın hatırası kaybolacak. Sadece başkaları bizi gördüğü için varız. Varlığımın bir parçası..." yutkundu, "önemli bir parçası, sadece sen burada onu gördüğüm için var.
        "Ve bu sana çok garip gelebilir ama mutluyum." Omzumu silktim. "Hayattayım."
        Hatıralarım, sadece benim onları taşımam ve kalbimde saklamam içindi.
        İki hayatım vardı ama yine de sadece bir hayalettim.

Eğer daha fazlasını da isterseniz, Facebook sayfamızdan görsellerimize bakabilirsiniz :) Bir dahaki postta görüşmek üzere...

 
a Rafflecopter giveaway

11 Kasım 2014 Salı

İki Hayat Arasında - Jessica Shirvington || 16. KCBT || Yorum, Çekiliş


Kitabın Adı: İki Hayat Arasında
Sayfa Sayısı: 318
Yayınevi: Yabancı Yayınları
Fiyatı: 20 TL
GR Puanı: 4.20/5
Puanım: 4,5/5

Mükemmel hayat mı?
Yoksa mükemmel aşk mı?
Sen seç.

 Sabine herkes gibi değildi. Kendini bildi bileli, iki hayatı vardı. Her yirmi dört saate bir Değişim geçiriyor ve her günü iki kere yaşıyordu.

Mükemmel Hayat
.
Wellesley'de, Sabine istediği her şeye sahipti: cazibeli arkadaşlar, şık kıyafetler, başarılı bir okul yaşamı, herkesin birlikte olmak istediği bir sevgili ve göz kamaştırıcı bir gelecek...

Mükemmel Aşk.


Roxbury'de Sabine'in bambaşka bir hayatı vardı: maddi zorluklar çeken bir aile, serseri arkadaşlar ve sırrı ortaya çıktığında başına gelen korkunç olaylar… Ama sonra Ethan'la tanıştı. Yakışıklı ve ilgi çekiciydi; üstelik Sabine, daha önce hiç kimse için böyle şeyler hissetmemişti.

Tüm istediği tek bir hayat yaşamak olan Sabine, bu nihayet mümkün gibi göründüğünde, amacına ulaşmak için bir dizi tehlikeli deney yapmaya başlamıştı. Ama kendisine inanan tek adamı ve geri kalan her şeyi riske atmayı göze alabilecek miydi?


Kapakta demiş ya "
Mükemmel hayat mı? Yoksa mükemmel aşk mı?" diye... Bence mükemmel bi kitap :)

İki Hayat Arasında'ya başlarken diğer kitaplarda olduğu gibi uzun bir giriş bölümü yok. Direkt olarak Sabine'in düşünceleriyle başlıyoruz kitaba. Aslında kitabın direkt böyle başlaması çok hoşuma gitti.

Siz duygularını okurken ve ilk hayatını okurken, ikinci hayatıyla da tanışıyorsunuz... Alışana kadar bu iki hayat arasındaki geçişler biraz zorlayabiliyor insanı. Kitabı yarım bıraktığınızda "En son hangi hayatta ne olmuştu?" gibi bi düşünce geçebiliyor beyninizden ama kitaba alıştığınızda bu düşünce de gidiyor.

Hayatında her şey düzenli giderken bir gün Sabine ailesine yakalanıyor. Hem de çok kötü bir şekilde. Ailesi onu zorla bir merkeze yatırıyor. Ama diğer hayatında işler yolunda... Dex hariç! Yaklaşan mezuniyet gecesi ve yaptıkları planlar Sabine'i kaygılandırmaya başlıyor. Diğer hayatında doktoru konumunda olan Ethan'la da işler ilerlerken Sabine hislerine karar veremiyor. 

Kitabın sonu... :( Çok kötüydü ya... Yazar kitabın sonunda çok fena ters köşeye yatırıyor sizi. Okuduğunuz tüm kitap bir anda daha da güzelleşiyor. Sadece okuyup geçilecek bir roman olmaktan çok; çok önemli dersler de çıkaracağımız bir kitap İki Hayat Arasında...

Yazarın dili kullanımı ve çevirmenin başarısıyla, gerçekten ilgi çekici ve akıcı konusuyla, gerçek anlamda "Mükemmel Aşk"la, kitap kapağının başarısıyla; kısaca tek kelimeyle mükemmel bir kitaptı İki Hayat Arasında. 

Bize kitabı okuma fırsatı veren Yabancı Yayınları'na teşekkürler...

Çekiliş

a Rafflecopter giveaway

1 Kasım 2014 Cumartesi

Kitap Yorumu ve Ön Okuma: Aşkın Müziği || Kylie Scott


Kitabın Adı: Aşkın Müziği
Sayfa Sayısı: 318
Yayınevi: Yabancı Yayınları
Seri Sıralaması: Stage Dive #1
Fiyatı: 20 TL
GR Puanı: 4.19/5
Puanım: 4/5

Vegas'ta geçireceği gecenin sabahını hiç de böyle planlamamıştı… Evelyn Thomas'ın yirmi birinci doğum gününü Las Vegas'ta kutlamak gibi büyük planları vardı. Ama kesinlikle akşamdan kalma bir halde banyo zemininde uyanmak, otel odasında son derece yakışıklı ve dövmeli yarı çıplak bir adamın varlığı ve parmağında King Kong'u korkutabilecek boyutta bir yüzük bu planlar arasında değildi. Bir de tüm bunların nasıl olduğunu bir hatırlayabilseydi…

Aşkın Müziği bu tarzda okuduğum en iyi kitaplardan biriydi diyebilirim herhalde. Bir kere başlangıcı, diğer kitaplardan o kadar farklı ki daha en başından insan kitabı merak etmeye başlıyor. Yani sizde bir sabah uyandığınızda bir rock grubunun üyesiyle evli olduğunuzu öğrenseniz, ve adam tam bi "meteor"sa ne yaparsınız ki?

Başından sonuna kadar hiç sıkılmadan okudum, çünkü kitap boş bir kitap değil. Bir bölümün sonuna geldiğinizde diğerine geçmeden edemiyorsunuz. Yine klasik geçmişi yaralı kişiliklerimiz vardı ama yazar bunu bile o kadar değişik bir şekilde veriyor ki bu bile sizi rahatsız etmiyor. 

Ve işin daha iyi tarafı hiçbir yerde vıcık vıcık bir aşk yoktu. Yazar kitap boyunca tüm duyguları dengede tutmayı başarmış. Ve yine kitap boyunca çok fazlaydı diyebileceğim cinsellik içeren bölümleri yok. Her şeyi belirli bir düzene oturtmuş yazar ve kitap elinizin altında bitiveriyor.

Kısaca Aşkın Müziği kesinlikle okunması gereken bir kitap, çünkü okuyacağınız diğer kitaplardan çok daha farklı bir içeriğe sahip. İlk bölümü okumak isterseniz sizi biraz aşağı alalım O:) Ve buıradan Yabancı Yayınları'na "İkinci kitabı hemen isteriz!" diyelim :P